Mehmet HACIFETTAHOĞLU 1978 yılında Trabzon’da doğdum. Lisans eğitimimi K.T.Ü. Resim-İş Eğitimi bölümünde, Yüksek Lisansımı Atatürk Üniversitesi G.S.F. Resim Bölümünde tamamladım. Çocuk yaşlarda  renklere olan ilgim ve malzemelere biçim verme merakım bugün içinde bulunduğum sanat serüveninin ilk habercisiydi. Başlangıç itibariyle sahip olduğum heyecanı bugünde aynı tazeliği ile taşımaktayım.

            Doğası ve insanı güçlü bir devinim içinde olan hırçın Karadeniz’in üzerimde bıraktığı etkilerle kendi iç dünyamın birikimlerini kendime has, kendime özgü bir dil ile ifade etmeye çalışan bir sanat yolcusuyum. Bu yolda giderken hem Resimde, hem heykelde gerçeküstü bir anlayışla izleyici ile ulaşmaya çalışan estetik ve felsefe anlayışı içindeyim.

            Bir sanat yolcusu olarak yaşadığım çevreden, içinde bulunduğum kültürden etkilenmemek imkansız. Öyle ki üzerinde yaşadığım coğrafya hem bölgesel, hem de ulusal anlamda köklü bir tarihin ve derin bir kültürün izlerini taşımaktadır. Bunların Sanatçı üzerindeki etkileri, bu etkilerin düşsel dünyasıyla yoğrulmasıyla temalar kendiliğinden ortaya çıkarır. Bireysel olarak temalarımı belirlerken iç içe olduğum imgeleri gerçekçi olarak ele alıp, gerçek üstü bir boyuta taşımayı bir yol olarak izlerim kendimce.

            Benim Resmim sadece Resim değildir aslında Hele olanı kopya etmek hiç değil. Sanatçı her hamlesiyle yeni yaşamlar ve yepyeni sezişleri tetiklemiyorsa izleyicisinde eksik yapıyordur işini. Resim olmayana ulaşmadır olanın sınırlarını aşarak yeni bir insan yaratmanın yeni bir doğa keşfetmenin eskiye köprü kurmanın yanında geleceğe şekil vermenin adıdır bir yerde.

            Çalışmalarımda modernizm dayanılmaz cazibesine gelenek ve yerelliğin natürelliğini feda etmeye çalıştım her zaman. Çünkü modernizm dayandığı temel ilkeler itibariyle tek başına yürünecek yol gibi gelmiyor bana. Bu yolda ancak toplumsal bir gerçek olan ritüeller, kültürel devinim ve yerel projektörler eşlik ederse yürünebilir gibi geliyor. Renklere ve uyuma sıra gelince bunun için özle bir çabam yok. Bir yandan var olanın, diğer yandan var olmasını istediğimiz şeylerin en saf haliyle yansıması.

            Ben olmamda ve kimliğim oluşmasında gelenek, göreneklerin yanında var olduğum toplumun Milli- manevi,sosyal, kültürel değer yargılarını özümseyerek, Türk kültür ve sanatını evrensel değerler doğrultusunda yaşarken aynı zamanda yaptığım işle ona katkı sunmak büyük önem arzetmiştir.

            Esas itibariyle coğrafyamız mevcut nüfusa oranla yetiştirmiş olduğu sanatçı sayısının yüzde olarak önemli bir ağırlığına sahip olduğu Türk Resim sanatının önemli bir gerçeğidir. Sanatçının yetişmesinde taşranın önemli bir etken olmadığı bu gerçekle algılanmaktadır. Ancak; Sanatın pazarı konusunda İstanbul dışında tüm Anadolu’nun taşra kabul edilmesi mümkün öyle ki günümüz teknolojisi ve iletişimin sağlamış olduğu imkanlar birçok zorluğu kısmen ortadan kaldırmaktadır.

            Sanatçılardan ziyade anlayışlar, üsluplar, tavırlar daha çok etki yaratan faktörler etkili olmuştur benim için.

Bu bağlamda; “BİR BAŞLANGIÇIN DEVAMI OLMAK DEĞİL, BİR DEVAMA BAŞLANGIÇ OLMAK” gibi bir dert edinmişimdir kendime.

            Bilinmelidir ki ‘’ EN UZAK GELECEK EN YAYIN GEÇMİŞTEN DAHA YAKINDIR.’’ Tarih öyle yada böyle birçok değişimin ve gelişimin tanığı etmiştir bizleri. Geçmişi unutmadan daima geleceğe baktım, köprü kurmaya çalıştım. Bir başlangıcın devamı değil, bir devama başlangıç olmayı hedef belirledim. Bu ilkeler doğrultusunda yaptığım çalışmalar bilinçli alıcı için tercih olmalı diye düşünüyorum. Birilerinin mobilyalarının veya perdelerinin rengine uyuyor diye resmimi almalarını istemem.

             Elbetteki her sanatçının kendine has bir duruşu olmalı, bakmakla görmek arasındaki farkı fark etmelidir. Ortaya koyduğu sanat anlayışına ilişkin daha önce hiç görülmedik içeriksel ve biçimsel nitelikler açısından başka sanatçıların yaptıklarından farklılık gösteren, bir sanatçının yaratım tarzının kendi farkını ortaya koyması, özgün olması önemlidir. Tabi bu durum hem bireysel, hem de kollektif mücadeleler için çok önemlidir.

            En saf en duru haliyle Sanat aşk’tır. Sanatçı ise aşkı yaşamasını bilendir ve yaşatmak gibi bir derdide yoktur.

            Yaratma süreci kişisel özelliklere bağlı bir kavram olarak ele alırsak bir toplumun yaratıcı insan varlığının oluşumu bir çok etkene bağlıdır. Bölgenin karakteristik arazi yapısı, iklimi, sosyo-kültürel çeşitliliği, kişinin gelişimindeki genetik kodlamalar, bölge insanının yaşam tarzının en belirgin örneği olan “bireysel hareket etme” ve “yaratıcı düşünme” kabiliyeti bir çok alanda olduğu gibi sanat alanında de önemli figürlerin yetişmesinde etkin olarak gözlemlenebilr. Bir sanatçının elbette yetişmesi ve isim yapması; ilgilendiği alanda eğitim süreciyle desteklenmesi gerekmektedir. Bu da bölge insanın eğitime verdiği değerle paraleldir. Bölge insanının yaratıcı düşüncesi, yaşam tarzı olan; kendine özgün ve bireysel hareket etme alışkanlıkları sanatın her dalı için önemli figürlerin ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Yine bu etkenler yanı sıra elbette tarihsel olarak daima kültür-sanat ve ticaretin merkezi, farklı inanç ve kültürlerin harmanlandığı bir coğrafya ve en önemlisi var olmak için ‘bireysel’ mücadelelerin en belirgin olarak yaşama alışkanlığı yaratıcı insan tipilerinin gelişiminde etkili olduğunu söylemek mümkündür. Doğduğum, büyüdüğüm şehir olan Trabzon'un ressamlar şehri olarak ön plana çıkması ve Türk Resim Sanatının en önemli simalarını yetiştirmesini belki de üzerinde ciddi araştırmalar yapılması gerekir. Ama bir sanatçı veya ressam genel karakteri olan yaratıcı ve özgün insan karakteri bölgenin genel insan yapısında gözlemlenebilen en belirgin özelliktir diyebiliriz.