Mehmet Hacıfettahoğlu’nun sanat algısında, yetiştiğimiz ortak coğrafyanın estetik özelliklerinin ruhundaki yansımalarını bulurum. Karadeniz’i görüp özümsemeden yöre insanını, çok renkliliğini ve yaratıcılığını anlamak kolay değildir. Gerçeküstücülüğün / sürrealizmin önemli temsilcilerinden Pablo PicassoHayal edebildiğiniz her şey gerçektir” der. Üstat haklıdır çünkü, tüm  evrenlerin dokusu olan kutsal geometrinin ilkelerinin bu coğrafyada sökmediğini anlarsınız. Bundandır evrensele değer üreten, ruh üfleyen sürrealist aklın gelişmesi.

Sanatı Aşk Olarak Algılamak…

    Bu coğrafyada; mavinin hırçın dalgalarla bütünleşerek Karadeniz’e dönüştüğünü, bayramlıklarını giymiş çocuklar gibi gökyüzüne uzanan rengarenk sıradağların denizi seyrettiği, mavinin bütün tonlarını bir geçit törenindeymişçesine aynı gün içinde size sunan gök kubbenin altında doğmanın nasıl bir şans olduğunu da anlarsınız.

   Bu uçsuz bucaksız sıradağların içinde mesafe algınız bireysel gücünüze, yaşam beceriniz de yaratıcı düşüncenize kalmıştır.

     Bölge insanının mizahi anlatımlara konu olmasında bunun payının olduğu su götürmez bir gerçektir.

   Köken kültürden beslenen ve bunu bir yaşam kültürüne dönüştüren Mehmet Hacıfettahoğlu’nun doğduğu, çocukluk, gençlik ve yetişkinliğe eriştiği ‘fantastik gerçeklik ve zamansız boşluk’ burada saklıdır.

   O’nun estetiğinin özünde yatan  Louis Aragon’un büyük sırrıdır. “Bir büyük sır söyleyeceğim sana; Zaman sensin…” Sanatçının zaman algısı durmaksızın üretme anlayışının da bir parçası olmuştur.

    O sanatı aşk olarak tanımlar. Sanatçı ise bu aşkı yaşayandır…Başka bir söyleyişle; yaşatmak gibi bir kaygısı da yoktur.

   Sanatla olan bağını  gerçeküstücü bir tanımlamayla açıklamaktan uzak kalmamıştır. İyi bir aşık, ancak gemilerini aynı limanda sonsuza kadar bekletmek yerine  her an yakabilecek kadar doyumsuz bir sevgilidir.

Düş ve Gerçeğin Sarmalında Kurgulamaktır Sanat…

   Gerçeküstücü anlayışla resme yansıttığı estetik değer doğanın gerçekliği karşısında, aklın kurgu gücünün soyutlamalarına dayanır. Onun resminde Doğanın gerçekliği hiçbir zaman var olmaz veya yok olmaz.

   Boyutsal gerçeklik dediğimiz şey  sanat anlayışının merkezidir. Güneş hiçbir zaman doğmaz ve batmaz. Sadece dönmekte olan dünyanın farklı boyutlara taşıdığı gerçekliğin bizde yarattığı zamansız boşluktur yaşadığımız.

   Hacıfettahoğlu resmi, daima formun dışında kalan özgün kurgu, keskin ışık ve yumuşak renklerin yarattığı ahenktir. Bunun için resimleriyle ‘yaşayan doğaya ruh üfleyen bir düş cambazı’dır diyebiliriz.

   Düş dünyasının fantastik yanını, toplumsal aydınlanmaya ışık tutmak üzere ele alıp tuvale aktaran, gerçeküstücü anlayışa yeni bir soluk olacak kadar, umut veren bir sanatçıdır.

   Üstat Andre Breton’un “…aklın denetimi olmaksızın her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışı..” diye yayınladığı gerçeküstücülüğün manifestosu, başka bir boyutta ışığın hiç batmadığı gerçeğinin, Anadolu resmindeki yansımasıdır.

   Sanatçının resimlerinde plastik öğelerden önce ilk dikkatimizi çekecek olan  kurgunun özgünlüğüdür. Resmi özgün kılan şey de budur. Bir şairin mısraları oluştururken sözcüklerle yaptığı düşünsel mücadele gibidir özgün kurgu.

   Düşüncenin, hayal gücünü coşturarak tuvalde forma kavuşturması, sanatçının zamanın gerçeklik boyutunda kendisine dönüşmesidir.

Evrenin Yükünü Taşıyan Sessiz Çığlıktır Sanatçı…

   Modern zamanların kendi yaratıları karşısında köken kültürün geleneksel doğallığının içine düştüğü ötekileşmeden çıkışın yolunu da bulmuştur Hacıfettahoğlu.

   Modernizm’in geçmişle hesaplaşmasının üreten bir üyesi olsaydı post-modernin hiç ettiği, ancak kendi çağında kalmış bir sanatçı olma riski yüksekti.

   Bu yönüyle, hem içine doğduğu ve kendini var eden köken kültürün estetik birikimi, hem de kendi yaratılarını dönemlerin hesaplaşmasına kurban ederek iki tür kayıp yaşayabilecekti. Bu açmaza düşmedi.

   Bir çok sanat akımının gelip geçtiğini biliyoruz. Oysa gerçeküstücülük hem hayal hem de yetenek gerektirdiği için zor bir seçimdir. Sürekli kendini ve evreni anlamak içerisinde olan temsilcileri sayesinde kendisini sürekli yenileyerek kalıcı kılıyor ve bütün zamanlarda kalıcılığını koruyabiliyor.

  Bu anlamda Hacıfettahoğlu’nun fantastik realizm için bir yenilenme olabileceğini düşünüyorum. Bu yolda kendini yenileyerek yoluna devam ettiğinde tarihe izdüşecek, geleceğe aktarılacak sanatçılardan biri olabileceğini söyleyebiliriz.

Resmin canlılığı kadar düşündürücülüğünü de önemseyen sanatçının, ilk dönem çalışmalarından günümüze aldığı yol fantastik figüratif resim adına önemlidir. Fantastik peyzajlar, mekandan bağımsız figüratif kurgular doyumsuz bir  zevk verir izleyiciye.

   Hayal gücü dışa baktırır, düşüncelerimizin gerçeklik uyumunu görmek için önemlidir. Sanat Felsefesi açısından içimizi sorguladığımızda yaşayacağımız şeydir yaratıcılık.

   Öyleyse gerçeküstücü sanat anlayışının bir temsilcisi olarak Hacıfettahoğlu, evrenin gerçekliğini düş dünyasında bir kurguya dönüştürüp, evrenin aydınlanması için o enerjiyi dışa yansıtıyor.

   O’nun  resminin önemli yanlarından birisi de renklerin kurgu içerisindeki ahengi, canlılığı ve temizliğidir. Renk temizliği, canlı bir görüntü elde etmek kadar, izleyicinin resmin ruhuna yoğunlaşmasını sağlayan teknik ayrıntılardan birisidir.

   Son dönem çalışmalarında işlediği fantastik doğanın coşku dolu bir dinamizme kavuşmuş olması, özgün kurgu üzerinden resmin sanatsal genel geçer(universal) değerine, köken kültürden göndermeler olarak algılanabilir.

   Bu yanıyla; sonsuz şimdinin formlarını, yaşadığı coğrafyadan evrenin her köşesine ulaştırma ve sonsuz geleceğe aktarma çabaları olarak görmeliyiz.

   Sanatçının her çalışması sanat eleştirisi ve izleyici açısından ayrı sorgulamaları düşürecek cinstendir: Martıların evrenin yükünü taşıyan sessiz çığlıkları ve balıkların fantastik denizlere ulaşma yolları  arayışları gibi .

  Mehmet Hacıfettahoğlu, plastik sanatların temel dallarında eser ortaya koyan sanatçılarımızdandır. Heykel ve büyük boyutlu seramik çalışmaları da ayrı bir yazının konusu olacak türden resim anlayışı gibi gerçeküstü kurgu çalışmalardır.

Ümit Yaşar Gözüm*

 

*Zorbey - Sanat Felsefecisi, Yazar